
İlk karşılaşmamız 1995'li yılların başındaydı. Henüz 15 yaşlarındaydım ve ailemle tatildeydik. Anneannemden gelen bir telefon sonrasında öğrendik ki bize Şirin'i alıp getirmiş. Heybeliada'da bir köpeğin sütünü emerken görmüşler onu minicik bir bebekken, kıyamamışlar ve bana getirmek üzere bir kutuya koyup yollamışlar anneannemle. Biran evvel tatileden eve dönmeye beklemiştim. O zaman sobalı bir evimiz vardı Gemlik'te. Eve gelir gelmez Şirin'i ilk gördüğümde koşup kucağıma almıştım. Ne kadar şirin birşey bu derken koydum adını Şirin olarak. Ailecek çok sevmiştik tabii ki. Evimize yeni bir neşe kaynağıydı. İlk kedimdi. Çocukiuğum onunla gecti. Arkadaşlarım onu tanıdı.
Gittiğimiz her yere onu da götürdük. Kimseye güvenmezdik, bırakmazdık. Ailemizden bir bireydi o. Yemeklerini büyük bir titizlikle hazırladık. Mama kaplarını iyice yıkadık. Çok sağlıklı bir şekilde büyüttük. Çok da mutlu ettik. O da bizi tabii ki. Evin içinde koşturması, oynaması, yorulduğunda yanımıza gelip kıvrılması bambaşkaydı. En üzüntülü anımızda bizi mutlu eden tek varlıktı o. En çok da beni mutlu ediyordu ve bunu biliyordu.
Dile kolay 17 sene geçirdik. Onunla büyüdük bir nevi. En büyük sırdaşım oldu. Konuşamasa bile bütün dertlerimi bilir. Yeri gelir konuşurdum onunla. Yeri gelir kıvrılır yatardık. Benden ayrı kalamazdı. Adını seslendiğimde hemen koşup yanıma gelmesini unutamam. Ondan uzakta olduğumda anlardı. Anneannem: " Seni özledi, hep arıyor " derdi. Uzak kalamazdık birbirimizden, aramızda güçlü bir bağ vardı. Ondan uzak olunca arkasını döner otururdu. Bana küserdi yeri zaman.
Morali kötüyken yanıma gelirdi miyaw miyaw diye sokulurdu bana. Dışarı çıkardı gelirdi. Çok akıllıydı kızım. Benimle iletişim kurardı her daim. Konuşamasa bile anlaşırdık, belli işaretlerimiz vardı.
Yaşlandığında kanseri oluştu "Meme kanseri". Gerçi daha önceleri vardı ama henüz büyümemişti tümörü. Kimyasallara boğmak ve makinelere tutsak etmek istemedik. Ama son günler hayli ağırlaştı. Veterinerimiz onu rahatlatmak için elinden geleni yaptı ama bir yere kadar. Son veterinere götürüşümüzde artık son günleri olduğunu anlamıştık.
3 Mart Cumartesi kendimi iyi hissetmediğim için evde kaldım. Birşeyler hissettim, içime doğdu. Şirin de iyi değildi. O gün evde kaldım, çıkmadım. Beraber uzandık yattık. Meğer son beraber yatışımızmış... Babam da sağolsun ki son halimizi çekmiş telefonundan. (Kafamda pembe beremle uzandığımız resim)
Ertesi gün ağırlaştı. Günlerden 4 Mart... Yemeden kesildi ama yemeye de çalıştı güzel kızım. Belki öleceğini biliyordu. Yavaş yavaş veda edercesine uzaklaştı benden evin içinde. Kendini karanlık köşelere, koltuk altlarına attı. Nefesi zorlanmıştı. Hep yanındaydım, uyumadım. Son nefes alışında, ölme anında onun yanında olduğum için mutluyum. Ama, nefes almak için direnmesi, çabalaması, ufak ufak krizler geçirmesi, bir yandan babamın onun elini tutuşu, okşayıp rahatlatması derinden etkiledi beni. O an anladım. Ölüm korkunç birşey. Asla asla unutamayacak şekilde hafızama kazındı son anları.
Ve... 5 Mart'a girdiğimiz saat gecenin 01:00 suları ve Şirin kötüleşti. Uyumadım tabii, yanıbaşındaydım ve hayata gözlerini kapadı. Hepimiz yanındayken yerde kaskatı kesildi güzel kızım.
Hep bir mucize olacak gibi geliyordu bazen bana. Hani bir anda tekrar küçülecek eski haline dönecek gibi. Cansız bedenini içine koyduğumuz kutusundan çıkıp canlanıcak gibi öyle balkondan baktım ona. Çok zor, inanılmaz boşluk içindeyim.
Öyle güzel anılarımız oldu ki ...
Son çırpınışları aklımda. Nasıl üstesinden gelip kendimi rahatlatıcam bilmiyorum.
SENİ ÇOOOK SEVDİM ŞİRİNİM. ÖMRÜMÜN ÇOĞU SENİNLE GEÇTİ. ARKADAŞLARIMI TANIDIĞIMDA SEN VARDIN HEP YANIMDA. ÇOK GÜZEL GÜNLERİMİZ OLDU, MUTLUYDUK DEĞİL Mİ?
SENİ UNUTMAM UNUTAMAM. EN SONUNDA HUZURA KAVUŞTUN ÖYLE DEĞİL Mİ? ACILARIN, SIKINTILARIN DİNDİ. GİTTİĞİN YERDE ÇOK DAHA HUZURLU VE MUTLUSUN.
KAVUŞACAĞIZ ELBET.
RAHAT UYU CANIM, BİTANECİK ŞİRİNİM. HEP BİZİMLESİN, HER DAİM ...
SEVGİLİ SAHİBİN, BİRİCİKİN MELİSA VE AİLESİ ______________