
Hakkımda bir şeyler yazmak istedim, her ne kadar insan karşısındakini çok fazla tanıyamasa da, en azından hakkında bir şeyler bilmek, onun nasıl biri olduğunu az da olsa gösterir. Ben de sevdiğim, sevmediğim, hoşlandığım her bir şeyi sizlerle paylaşmak istedim.
Cebimde 5 kuruş param olmasa bile gezmeyi seven, dükkanları kolaçan edip çıkan biriyimdir. Tek tek sevdiğim bütün mağazaları dolaşırım, acaba yeni neler gelmiş, moda neymiş… Hatta alamayacağımı bile bile beğendiğim bir şeyi, kabinlere bir hışımla girip denerim. Resim çekmeyi de ihmal etmem çünkü en az almış kadar olurum o kıyafeti. İndirimi beklerim, ne de olsa indirime girecek diyerekten almam. Biriktiririm bütün bozuklukları. Hesaplıyımdır biraz. Bazen de hiç hesapta yokken bir şeyler alma hastalığı vardır bende. Sezon bittiğinde, geçen sezonun kıyafetlerini alırım, bir sonraki seneye giyiyim diye. Alışveriş rahatlatır beni hele sinirli zamanlarımda.
İnternet, bilgisayar… acayip düşkünümdür. Olmazsa olmaz diyeceğim şeylerden biri. Artık pek gazete okuyup, televizyon da izlemiyorum çünkü her bir şeyi internetten takip ediyorum. Sabah ilk olarak Hürriyet sayfasına bakarım, dünyada neler olmuş bitmiş… Arkadaşlarımla sohbet en keyif aldığım şeylerden biri. Çünkü bütün arkadaşlarım benden uzakta, en azından yakınlaştırıyor internet bizi sevdiklerimize. Bir de blog yazma çılgınlığı sardı beni. Şiirlerimi, yazılarımı, içimi döktüğüm bir blog sayfası oluşturdum. Paylaşmak güzel bir şey hislerini. Haliyle rahatlatıyor insanı. Yazmak çok keyifli.
Ev halini de seviyorum. Zamanımın büyük çoğunluğu evde geçiyor. İstediğin her şeyi yapma özgürlüğüne sahip oluyorsun evde. LOST türü dizileri seviyorum. Acaba bir sonraki bölümde neler olacak diye heyecanlanmak o kadar güzel bir his ki. Bir de filmlerim var. Bir filmi tekrar tekrar izlerim, hiç sıkılmam. Film canavarıyımdır. Bir de yanında abur cuburlar, içecekler ve sevdiğin birileri varsa, film izlemek kaçınılmaz oluyor. Ama bazı filmler vardır ki, mutlaka sinemada izlemeye saklarım. AFM sinemalarında dev ekranda korku filmi izlemek gibisi yoktur. Hiç kaçırmam.
Fotoğraf çekmeyi, grafik tasarımlar yapmayı çok seviyorum. Her ne kadar makinam olmasa da şu an, sahip olduğum anda elimden düşmüyor. Hemen deklanşöre basıp çekiyim hevesinde değilimdir. Mutlaka çekeceğim bir enstantaneyi ayarlarım, ışık olsun, perspektif açı olsun… Bir de çektiğim kişi zaman zaman “ee hadi ama çek” diye sabırsızlanmaya başlar. Ama güzel bir şeyler ortaya çıkarmak için de uzatırım bu süreyi. Kolay değil. Bazen profesyonel havasına büründüğüm anlar da oluyor. Sanki bu işin ustasıymışım gibi davranıyorum. Kaybediyor insan kendini sevdiği bir şeyi yaparken. Bir de çektiğim fotoğraflar üzerinde ışık oyunları ile oynamaya bayılıyorum. En sevdiğim renk siyah beyazdır fotoğrafta.
Muzik dinlemek… İşte beni en çok keyiflendiren, kafamı dağıtan nadir şeylerden biridir. Muzik dinleyince kendimden geçiyorum, bambaşka bir dünyaya gidiyorum sanki. En çok nostaljik türlerini seviyorum. Eski parçalar, onlardan kopamıyorum. Yatağıma uzanıp, kulaklıklarımla dinlemek çok keyifli geliyor bana. Hem ilham geliyor şiirlerimi yazmak için, hem de hayallere dalıyorum. Sevdiğim bir şarkıyı tekrar tekrar 100 defa dinlerim, hiç bıkmam.
Sevdiğim biriyle dertleşmek, bir yandan sıcak sıcak kahveleri yudumlarken, o kadar keyif alırım ki. Her ne kadar zaman zaman yalnız kalmayı sevsem de, aklıma ilk gelen kişiyi çağırıp “hadi gidelim bir yerde kahve içelim konuşalım” demezsem olmaz. Ben teklif etmeyi daha çok seviyorum, çünkü karşı tarafı mutlu ettiğimi bilmek beni de mutlu ediyor haliyle.
Zaman zaman sinirli olduğum anlar oluyor, çok fazla kurguluyorum bazı şeyleri kafamda, aslında hata ediyorum ama yaşadığım onca olumsuz olaylardan sonra böyle düşüncelere kapılıyorum. Hiç kimseyi bilerek, isteyerek kırmam. Ama elimde olmadan kırmışsam ve bunu er geç anlamışsam, mutlaka özür dilemek için elimden geleni yapıyorum. Geç olduğunu bilsem de bazı şeyleri düzeltmek için asla geç değildir benim için. Birine kızmışsam eğer, mutlaka geri çekilirim, kendimle yalnız kalmak isterim ve kapanırım odama. Ben çok açık sözlüyümdür, he hissediyorsam onu söylerim, gösteririm. İçimde bir şey kalmaz yoksa rahat edemem ve karşımdakinin bunu da bilmesini isterim.
Ailemi seviyorum. Her ne kadar uzaklaşıp kendim bir hayat kurmak istesem de, onlardan kopmak düşüncesi zaman zaman burkuyor içimi. Ama onların sevgisi bana yetiyor. Beni sevdiklerini biliyorum. Her zaman benimle olacaklarını biliyorum, o yüzden nereye gidersem gideyim her zaman benimle birlikteler. Onlar bir yana, dünya bir yana.
Teknoloji marketlerini seviyorum. Dolaşmak için büyük, bakmak için birçok şeye sahip olabiliyorsun. Web kameralarıymış, telefonlarmış, makinalarmış… dolaşıp dururum. En çok dev ekranlı televizyonlardaki filmlere bakmayı severim. Plazmalar bahane olur o anda, ekranın rengine, büyüsüne kapılırım. Yaramaz çocuklar gibiyim sanki. Bazen açılmaması gereken kutuların içini açar didik didik ederim ürünleri. Çaktırmadan koyarım sonra yerlerine.
Doğayı seviyorum. Ormanın kokusunu, toprağın kokusunu. Belki şehir hayatı bıktırdı beni. Yeni yerler keşfetmeyi istiyorum. Çok uzakta olan minik köyler, mitolojik yerler… Hele yanımda sevdiğim ya da sevdiklerim varsa işte o zaman doğa yürüyüşleri, konaklamalar kaçınılmaz olur bende.
Kolay kolay sevemem birilerini, bir yamuğunu, bir ters hareketini gördüğüm anda biter bende o kişi. Çok duygusalımdır. (yengeç burcu) Çok fazla fedakarlık yaparım sevdiğim biri için. Ondan da beklerim zaman zaman. Birini gerçekten sevmişsem sahiplenirim. Kolay kolay bırakmam, bırakamam. Dostluk, arkadaşlık önemli benim için. Olmazsa olmazlarımdandır. Ama işin içinde aşk varsa eğer ki ben buna sevgi, tutku diyorum çünkü aşk kelimesine alışamadım, her anım, onu düşünmekle geçer, gerçekten sevmişsem ondan kopamam. Benim bütün hayatım olmuştur o kişi.
Sevdiklerimi süprizlere boğmayı severim. Her an, her zaman bişiler almak, onlar için tasarlamak, sevdiği şeyleri paylaşmak inanılmaz keyif verir bana ve haliyle mutlu olurum. Hediye almanın yeri ve zamanı olmaz bende. Süprizlere bayılıyorum. Bana yapılması kadar, karşı tarafa da hiç beklemediği bir anda süpriz yaparım. Mutluluk paylaşıldığında gerçektir ve çoğalır.
Bir de hayvanları seviyorum. Bütün hayvanları. Bazen yol kenarında gördüğüm karınca sürüsüne bakar, izlerim. Minik minik kırıntılarla beslerim onları, yiyeceklerini nasıl taşıdıklarını izlemek de ayrı bir keyif. Bir hayvanın incindiğini görmek, beni de incitir haliyle. İçim burkulur. Elimde olsa kocaman bir çiftlik satın alır, dünyadaki bütün hayvanları koyarım içine.
İşte böyle bir ben… Belki kendinizden de bir şeyler bulursunuz benden. Kendimi daha çok sevdim şimdi böyle yazarken, rahatlıyorum işte diyorum ya. Yazmaktan asla bıkmam. Sevgiyle kalın…